Halının Tarihçesi
Halı; yere ya da mobilya üzerine serilmek, duvara gerilmek üzere çoğunluğu yünden, bazen de ipekten yapılmış, kısa tüylü, nakışlı ya da nakışsız örme ya da dokuma yaygıdır.
Bilinen ilk halı, Sibirya’da Altay Bölgesi’nde bulunan Pazırık koruganlarında yapılan kazılarda bulunmuştur. Türk düğümüyle yapılmış olan bu halı, M.Ö 5.-3. yüzyıllar arasına aittir. Bu buluntu, halı sanatının Türklere özgü bir el sanatı dalı olduğunu kanıtlamaktadır. 13. yüzyıldan önceki halılara ilişkin bilgiler yazılı kaynaklardan saptanmaktadır.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde 11. yüzyılda halının Orta Asya’dan İran’a kadar uzanan bir alanda yapıldığı bilinmektedir. Selçukluların Anadolu’ya girmelerinden sonra halı yapımı çoğaldı. Bu dönem halılarının en eskileri Konya Alaattin Camisi’nde bulunmuştur. Öteki küçük bir grup da Beyşehir Eşrefoğlu Camisi’nde bulundu. Selçuklu halılarında geometrik ve stilize bitki motifleri ön planda kullanılmıştır.
- yüzyıl başından sonra Anadolu halılarında stilize hayvan motifleri daha çok yer almaya başlamaktadır. 15. yüzyıl sonuna kadar kullanılan bu gruptaki halıların en eski örnekleri Berlin Müzesi’ndeki Ming Halısı ile İsveç’in Marby Köyü’nde bulunan Marby Halısı’dır. 14. ve 15. yüzyıllarda hayvan motiflerinin yanında yıldız ve benzeri geometrik motiflerde kullanılmıştır. Holbein Halıları adı verilen bu halılar, adını o dönem ressamlarından Hans Holbein’in tablolarından alır.
Bu gruptaki halılar dört gruba ayrılır:
1) Geometrik bezemeden oluşan zemin karelere bölünmüştür ve her kareye bir sekizgen yerleştirilmiştir,
2) Geometrik bezemenin yerini bitki motifleri almıştır. Zemin bölünmesi birinciden farklı değildir. Lorenzo Lotto’nun tablolarında çokça görülmeleri nedeniyle bu halılara da Lotto Halıları denir,
3) Bu gruptaki halılarda bezeme ilk iki gruptakini andırır. Ancak zemin büyük karelere ayrılmış ve içlerine büyük sekizgenler yerleştirilmiştir.
4) Bu grupta da ortada büyük bir kare yer almakta, etrafında da küçük kareler sıralanır.